Ahlaklı İnsan Neden Yetişmiyor? - Zubeyt BOZKURT - medyaankara.com/yazarlar

Ahlaklı İnsan Neden Yetişmiyor?
Şimdi sorumuz şu: Çok zeki ve
kaliteli insanlar neden dünyevî özellikleriyle beraber yüksek ahlâk sahibi
olarak yetişmiyor? Bu soru aynı zamanda bir problemdir. Problemin temel sebebi ise çocukluktan,
ortaokul veya liseye kadar geçen sürede aldığı eğitimini üniversitede
görememeleridir. Bu yüzden üniversiteye gittiklerinde hissettikleri ilk duygu ise
şaşkınlık oluyor.
Bununla beraber kendi hayatı ile de bir
çatışma yaşıyor. Daha sonra da yavaş yavaş iman ve yaşayışına uygun olmayan bu
davranışlara alışmış oluyor. Çocukken oruç tutmak için yarışanlar, üniversite
yıllarında ramazan ayında üniversite yurtlarının önünde açık açık yemek
yemekten çekinmiyorlar. Kız- erkek ilişkilerindeki haramlardan
sakınmıyorlar.
Sadece çok zeki olanlar kendilerini
geliştirip daha başarılı olmaya çalışırken, orta seviyede olanlar sadece mezun
olduklarını gösteren bir kağıt parçası olan diplomanın peşindeler. Bu diplomayı alabilmek için yeri geldiğinde
çalışmak yerine sınavlarda kopya çekmekte bile sakınca görmüyorlar.
İnanç ve fıtratla büyük ölçüde
uyuşmayan üniversite ortamı için genç zekalarımızı isrâf ediyoruz. Üniversitede
ahlâkî değerleri kazandıracak bir uygulama olmadığı için öğrenciler bu büyük
nimetten mahrum kalıyorlar. Bu durum ilk başlarda vicdanlarda biraz da olsa
sızı yaparken yavaş yavaş zayıflıyor ve artık bu değişimden dolayı vicdan azabı
duyulamaz hale geliyor.
Maalesef yükseköğretim kurumlarında
bu büyük erozyonu önleyecek, ahlaklı insan yetiştirecek bir programımız yoktur.
Bunun yanı sıra çok az sayılarda bile kalsalarda kendi inancını koruyabilenler
de var lâkin bunu üniversiteler değil yine ailelerin kendi çabaları sağlıyor.
Eğer bu bahsettiğimiz ahlak eğitimi
eksikliğini, milletin eğitimli ve söz sahibi kesimleri hissetmez ise benim
gözümde milletin bir geleceği olmayacaktır. Eğer bu ülkenin çocukları ahlâklı
olarak yetişmezse; yolsuzluğa ve rüşvete boğulan sistem dolayısı ile yine
ülkeyi kurtarmanın hiçbir yolu kalmayacaktır.
Lâkin tüm bunlara rağmen devlette ahlâklı
insan yetiştirmeye gayret gösterildiğini göremiyoruz. Bu felaketin en büyük
müsebbibi ülkemizin siyasetçileri ve hatta siyasetin ta kendisidir. Çünkü
siyasi güç her yere hâkimdir ve siyaset her şeyin belirleyicisidir.
Yani kralın sistemi siyaset değil,
sistemin kralı siyasettir. Çünkü ülkeyi yönetenler siyasetçilerdir. Her şeyi
onlar belirlerler. Bu belirleyicilik, ahlâk noktasında da geçerlidir.
Yöneticiler ne kadar kaliteli ve ahlâklı ise yetiştirdikleri insanlar da ancak
o kadar kaliteli ahlâklı olur. Çünkü
siyasetçilerin yaptıkları işler, konuştukları konular her yerden ve herkes
tarafından görülüp örnek alınır. Bu sebeple siyasetçilerin ahlâkından daha ahlâklı
bir toplum hayal edemeyiz.
Balık baştan kokar. Siyaset, bir
milletin vicdanı ve aklıdır. Ama buna rağmen ne yazık ki bütün mecralar
arasında ahlâksızlığın en çok olduğu mecra siyaset olmuştur.
Siyasetçilerimizin durumu o kadar vahim ki;
koltuk ve makam için hiçbir şeyi kurban etmekten çekinmiyorlar. Sadece maddi varlıklarından
değil, kendi savundukları değerlerden de kolayca vazgeçebiliyorlar.
Dünyevi arzular uğruna bulundukları
partiden istifa edip başka bir partiye katılmakta hiçbir sakınca görmüyorlar.
Sırf makam ve mevki için büyük liderler bile kendi partilerini değiştiriyor ve
ideolojilerinden vazgeçebiliyorlar. Tam bu olaylar gösteriyor ki;
siyasetçilerimizin çoğu sadece makamı
için siyaset yapıyorlar. Koltuktan başka bir hedefleri yok. Bunun sebebi, büyük siyasi partilerin açık
bir ideolojisi ve ahlaklı insan yetiştirme gayelerinin olmamasıdır.
Ülkeyi yönetenlerin veya büyük
partilerin şu anki tek ideolojisi menfaattir. Ancak bu durum bir tehlikeye de
yol açıyor. O da şudur ki; tek hedefleri makam, menfaat olan siyasetçiler,
bugün kendi çıkarları için partililerini, ideolojilerini sattıkları gibi yarın
da ülke menfaatlerini tehlikeye atmaktan çekinmezler.
Böyle bir durum söz konusu iken, biz onlardan
ülke problemleri ile ilgili sağlıklı çözümler bulmalarını nasıl bekleyebiliriz
ki? Bu tür siyasetçiler, ahlaklı ve ülkeyi düşünen bir gençlik ya da öğrenci
hareketi de oluşturamazlar hatta oluşturmadılar.
Öğrenciler, bu ülkenin geleceği ve
gelecek liderleridir. Onun için ahlâklı ve maneviyatlı bir gençlik yetiştirecek
lidere ihtiyaç vardır. Ayrıca öğrenciler takip ettikleri liderlerin kalite ve
ahlâkını örnek alırlar. Bu örnek alması
gereken siyasetçilerin ise bırakın meydanlardaki normal diyaloglarını meclis
gibi önemli ve ciddi bir yerde bile ne konuştukları belli değil. Birbirlerini
tehdit etmekten başka ne yapıyorlar? Geleceğimiz olan öğrenciler, bu insanlara
bakarak ne öğrenebilirler? Birbirilerine ellerine ne geçerse fırlatarak ya da
hakaret ederek ülke yönetilemez.
Bence bugünkü felaketten kurtulmak
için tek bir çözüm yolu vardır. O da eğitimli
insanların arasından; ahlâklı, vicdan sahibi ve cesur olanların siyasete dahil
olmasıdır. Eğer ahlâklı ve dürüst insanlar siyasette çoğunluk kurmazsa bu ülke
liyâkatsiz liderlerden kurtulamaz.
Siyasete girmeyip, çile çekmekten
uzak duran ama evde oturup ahlâksızlık ve yolsuzluğa karşı edebiyat yapanlar,
aktif siyasete katılıp bu durumu değiştirmek için çabalamak zorundadırlar.
Aslında toplumumuzun her alanında yeteri kadar iyi ve ahlâklı insan
bulunmaktadır. Ama onlar bir araya gelip beraber hareket etmiyorlar. Eğer
ülkemizin güçlü, refah ve ahlâk düzeyinin yüksek olmasını istiyorsak önce
manevi değerlerimize sahip çıkmak zorundayız.
Selâm ve Dua ile…
Zübeyt BOZKURT